Finans şirketlerinden yüzlerce özel okula kadar birçok kuruluşa sahip bir topluluğun ruhani lideri olan Fethullah Gülen, 10 Kasım 1938'de Bitlis-Ahlat'ta doğdu. Babası İmam Ramiz Efendi'ydi. İlk Kuran derslerini annesi Refia Hanım'dan aldı. İlköğreniminin üçüncü yılında öğretmeni kulağını çekince, bir daha okula gitmedi. İlkokulu dışarıdan bitirdi. Ailesinin Erzurum'a yerleşmesiyle birlikte Kurşunlu Cami Medresesi'nde Sadi Efendi'den ve yine ünlü din alimlerinden Osman Bektaş'tan ders almaya başladı. Gençlik yılları din eğitimiyle geçti. 17 - 18 yaşlarına geldiğinde artık bir Nur talebesiydi. Said - i Nursi'nin takipçilerine açık siyasetten uzak durmaları tavsiyesi nedeniyle siyasetle pek ilgilenmiyordu. Ancak 60'lı yıllarda, hayatının önemli bir dönemini geçirdiği Erzurum'da "Komünizmle Mücadele Derneği"nin kurucuları arasında yer aldı. Askerlik öncesi ve sonrasında Edirne'de dört yıl imamlık yaptı. 1966'da İzmir Kestanepazarı Camii'ne atandı. 12 Mart döneminde tutuklanıp, Askeri Mahkeme'de yargılandı. Altı ay 15 gün hapis yattı. 70'li yıllarda İzmir-Bornova'da verdiği vaazlarla ünlü bir vaiz haline geldi. Gözyaşları içinde verdiği vaazlar, Gülen'in adını duyurmasında etkili oldu. 12 Eylül'den sonra hakkında çıkan tutuklama emri nedeniyle altı yıl arandı. 1986 yılında takipsizlik kararı verildi. 1992 yılına kadar vaazlarını İstanbul ve İzmir'de sürdürdü. MİT Raporu'ndaki Gülen Fethullah Gülen'in 1968 - 1995 yılları arasındaki faaliyetlerinin anlatıldığı MİT raporunda ise şunlar yazıyor: "1987 yılında İstanbul'daki evinde imamlarına eğitim vermeye başlamıştır. Ağustos 1987'de ders verdiği öğrencilerine yaptığı konuşmada, 'Alparslan Türkeş ile görüştüğünü, Türkeş'ten cemaatini şeriat doğrultusunda yetiştirmesini istediğini, onun da bunu kabul ettiğini' ifade etmiştir. 6 Eylül 1987'de yapılan seçim yasaklarıyla ilgili referandumda Turgut Özal'ı desteklemek maksadıyla Nurcuların 'hayır' oyu kullanmalarını sağlamıştır. Şubat 1990'da Korkut Özal'ın dünürünün İstanbul'daki evinde 'ANAP'ın geleceğiyle ilgili' toplantıya katılmıştır. Mart 1990'da Türkiye'deki İslami faaliyetleri tek bir merkezden koordine etmek amacıyla oluşturulan İslam Şurası içinde yer almıştır. 1991 genel seçimleri arifesinde münfesih MÇP'ye (Milliyetçi Çalışma Partisi) 3.5 milyar lira yardımda bulunmuş ve seçimlerde MÇP ile ittifak yapan RP'yi desteklemiştir. 1992'de MÇP'den ayrılarak yeni bir parti kurma çalışmalarına başlayan Muhsin Yazıcıoğlu'na maddi ve manevi destek vermektedir." Raporda Fethullah Gülen'in uluslararası ilişkileri de şöyle sıralanıyor: "Nisan 1992'de Azerbaycan'a giderek televizyon kurma çalışmalarını başlatmıştır. Aynı tarihte ABD'deki Risale - i Nur Enstitüsü'nün çalışmalarının yönlendirmek maksadıyla gizli olarak anılan ülkeye gitmiş, ardından Avustralya'ya geçerek Türk öğrencilerin akademik eğitim gördüğü okul ve kaldıkları yurtları ziyaret etmiştir. Ayrıca kuracağı üniversitelerde ders verdirmek üzere söz konusu ülkelerdeki çeşitli profesörlerle görüşmüştür. 19 Ocak 1994'te kurulan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın kurucuları arasında yer almaktadır. 1995 yılında ABD, Almanya, İngiltere ve Rusya'nın Türkiye'deki büyükelçileri tarafından ayrı ayrı ziyaret edilmiştir. Aynı yıl basında çıkan devlet yanlısı beyanları nedeniyle İBDA - C örgütünün lideri Salih Mirzabeyoğlu tarafından ölümle tehdit edilmiştir." "Yolumu Atatürk'ten aldığım ışıkla buldum" Örgüt dışı konuşmalarında "kendi yolunu Atatürk'ten aldığı ışıkla bulduğunu" söyleyen Fethullah Gülen'in kamuoyunu şaşkına çeviren gizli konuşma bantları, devlet içine sızan taraftarlarınca ustalıkla gizlenen birtakım dosyaları tek tek gün ışığına çıkardı. İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın iddianamesi; İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nin 20 Eylül 1972 tarih ve Askeri Yargıtay 3. Dairesi'nin onama kararı, Gülen'in "TCK'nun 163. 1, 2, 3, 36. ve 173. son maddeleriyle yargılanıp hüküm giyen eski bir sabıkalı olduğunu açığa çıkardı. Gülen, Hava Hakim Binbaşı Nurettin Soyer tarafından hazırlanan iddianamede bir numaralı sanık olarak yer aldı. 54 sanık "Laikliğe aykırı olarak devletin içtimai, iktisadi, siyasi, hukuki temel nizamlarını kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla cemiyet tesis, teşkil, tanzim veya sevk ve idare etmek, böyle cemiyetlere girmek veya girmek için başkasına yol göstermekle" suçlandı. İddianamede, Rüştü Şardağ ve Mehmet Oruç'un bilirkişi raporlarıyla bu rapor konusunda Prof. Faruk Erem'in hukuki mütalaasına da yer verildi. "İnkılabın öncüsü Nurcular olacak" 1971 tarihli iddianamede Gülen'in "İzmir'deki gizli cemiyet faaliyetlerini yönetici olarak düzenlediğinin kesin olarak saptandığı" belirtildi: "Bu sanığın İzmir'deki Nurcuların lideri durumunda bulunduğu, gizli Nur toplantılarının organize ettiği, Nur talebelerinin yetişmesini ve eğitimini temin maksadıyla kurulan kamplarda müdürlük yaptığı, dernek himayesinde bulunan öğrencilere yurt müdürlüğü yaparak bu öğrencilerle ilişikler kurduğu tespit edilmiştir. Tanık Ömer Tamer, 2 Mart 1970 günü saat 20.30'da evinde yapılan toplantıda sanığın Hizmet Rehberi risalesini okuduğu ve konuşmalarında hükümet çalışmalarından bahsederek 'Hükümet erkanı Allah için çalışmıyor. Allah için görmüyor, Allah için duymuyor; bu şekildeki çalışmalar hükümsüzdür. Bugünün hükümet buhranı hep imansız insanların yaptıkları işlerdendir. Bunlardan daha fazla bir şey beklenmez' dediği ve yine aynı toplantıda başka bir risale okuyup' Bir zamanlar Ağrı dağının eteklerinde validemle beraber oturuyorduk. Dağ kabardı, patladı, lavlar fışkırdı, arkasından güllük gülistanlık olup bir nur doğdu ve sonunda bu nurla beraber bir yazı peydah oldu. Yazıda Said yazılıydı. Ve uyandım" deyip anlattıklarının rüya olduğunu söyledi. Rüyanın tabirini yaptı . Tabirine göre 'bir gün büyük bir inkilap olacak Kur'anı Kerim kendini koruyacak, bu işin önderi Nurcular olacak' dediğini söyledi. Ayrıca kendisinin bu topluluğun idaresinde vazifeli olduğunu, bunun emresi olarak Said - i Nursi'nin nurculuğa yalnız başladığını ancak şimdi İzmir'in bir çok yerinde böyle toplantılar yapıldığını, Türkiye'de beş milyon yakın kardeşlerinin olduğunu beyan etti." "Müfrit bir Atatürk düşmanı" Gülen'in "müfrit bir Atatürk düşmanı" olduğu belirtilen iddianamedeki suçlama şöyle: "Müdürlüğünü yaptığı derneğe girmek için müracaat eden bir çocuğa imtihan suali olarak 'Atatürk'ü sever misin?' diye sorduğu, çocuğun 'sevmem' demesi üzerine, sanığın bu defa 'Niçin sevmezsin?' diye sualine çocuğun 'o memleketimizi dinsizliğe götürdü' demesi üzerine çocuğun sırtını okşayarak 'haydi oğlum sen imtihanı kazandın' dediği şahit beyanıyla sabit olmuştur." İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde yapılan yargılama sonunda 29 sanık çeşitli hapis cezalarına çarptırılırken suçu sabit görülmeyen 25 sanık aklandı. Gülen'e TCK'nın 163/4. Maddesini ihlalden üç yıl ağır hapis cezası verildi.
0 Yorumlar